Bir insanın durup dururken alev alması: Büyük gizemin altında yatan gerçek ne?

2010 yılının Aralık ayında, İrlanda’da 76 yaşındaki bir adam, oturma odasının zemininde durup dururken yanarak öldü. Yaklaşık bir yıl sonra, bir adli tabip resmi olarak tuhaf bir fenomenden öldüğüne karar verdi: Kendiliğinden insan yanması.

Bu olgu, yüzyıllardır anlaşıldığı şekliyle, bir cismin herhangi bir dış kaynak tarafından tutuşturulmadan aniden alev alması olarak açıklanıyor. Adelaide Üniversitesi’nden bir patolog olan Roger Byard, Insider’a, İrlandalı adamın olayında adli tıp görevlilerinin kurbanın ellerinin ve ayaklarının sağlam olduğu, gövdesinin ve kafasının ise yanarak kül olduğu bir sahneyle karşılaştığını söyledi. Bu tip olaylarda olduğu gibi, yakındaki mobilyalar minimum düzeyde hasar görmüştü.

Byard, kendiliğinden insan yanması gerçek bir fenomense, neden daha sık olmuyor sorusunun yanıtını aradı. Zira son 300 yılda, bu tür bir olay yaklaşık 200 kez yaşandı.

Byard, açıklamasında şöyle diyor: “Gerçek şu ki, insanlar yanıyor – ama kendiliğinden değil.”

Yüzyıllar boyunca “kendiliğinden insan yanması”

14. yüzyılın sonlarında, Polonus Vorstius adlı bir şövalye alevler içinde patlamadan önce bir gece şarap içmişti ve İtalya’dan henüz gelmişti. Bunun da etkisiyle, aniden alevler içinde kalan bir insan fikri, genellikle aşırı alkol tüketimi ile ilişkilendirilirdi.

Charles Dickens, 1853 tarihli “Kasvetli Ev” adlı romanında efsane hakkında yazarak mitin alevlerini körükledi. İçinde alkolik olan Krook adlı bir karakter kendiliğinden alev alıyor ve yanarak ölüyordu.

Bu tip olaylar, alkolün yanı sıra yüzyıllar boyunca Tanrı’nın ziyaretine, obeziteye veya bağırsak gazlarına da bağlandı. Ancak Byard, bu teorilerin fazla bilimsel ağırlığı olmadığını söylüyor ve ekliyor: “İnsanların yanması akla yatkın ve birkaç anlatıma göre doğru olsa da, bunun kendiliğinden meydana geldiği fikri yanlış. Evet, insanların vücutları yanar, ancak bunun kendiliğinden yanma olarak meydana geldiğine dair kesinlikle hiçbir kanıt yok.”

Byard, pratik olarak her olayın altından harici bir alev kaynağı bulunduğunu söylüyor. En yaygın suçlular olaraksa yanan sigaralar, lambalar veya mumları gösteriyor.

İtfaiyeciler, 1951’de Florida’daki dairesinde kendi kendine alev aldığı rapor edilen bir kadının cesedinin bulunduğu yerde…

Bilim, vücutların bir mum gibi davranabileceğini söylüyor

İnsanların kendiliğinden yanmasına ilişkin son dönemdeki yaygın bilimsel açıklama fitil etkisi olarak bilinir ve insanların mumlar gibi davranabileceğini öne sürer.

1998’de, bir BBC televizyon programının parçası olarak, İngiltere’deki bilim inanları benzer koşulları ölü bir domuzla tekrarladılar. Domuzu ateşe vermeden önce bir battaniyeye sardılar. Domuzun ayakları geride bırakıldı – tam olarak bildirilen birçok kendiliğinden yanma vakasında görüldüğü gibi.

Fitil teorisi, yağın bir yakıt kaynağı gibi davrandığını ve bir insan vücudunun tutuştuktan sonra kendi yağıyla yanabileceğini ileri sürer. Bu arada battaniyeler ve giysiler mum fitili gibi davranır.

Byard, “Battaniyelere sarılmış, alkollü içki içen ve temel olarak benzin veya benzinle hızlandırıcı gibi davranan alkollü içkileri döken insanları hayal edebilirsiniz” diyor ve ekliyor. “Bu büyük alkol havuzuna bir sigara atıyorlar, sonra tutuşuyor ve çok yavaş yanıyor. Yağın aslında çok düşük sıcaklıklarda yanabileceğini biliyoruz.”

Eller ve ayaklar daha az yağ içerdiğinden, alev tarafından tamamen tüketilecek kadar yakıt sağlayamıyor.

Byard, son olarak “insanlar şehir efsanesine inanıyor” diyor ve sözlerini “altta yatan mekanizma, ilahi müdahaleden çok, çok daha basit” diyerek tamamlıyor.

Yorum yapın