Siz değilseniz bile mutlaka etrafınızda bir şeylere alerjisi olan bir eşiniz dostunuz olmuştur. Süte, yumurtaya, pek çok kuruyemişe hatta buğdaya bile alerjik olan bünyeler var. Üstelik bu saydıklarım, en yaygın alerjen besinlerin başında geliyor.
Alerjiyle ilgili en dikkat çeken konulardan biri ise alerjisi olan insan sayısının ve alerjiye neden olan besinlerin çeşitliliğinin sürekli artıyor oluşu.
Hem ülkemizde hem de dünyada alerji oranı sürekli artıyor
Dünya genelinde alerjisi olan insanların nüfusa oranının geçtiğimiz yaklaşık 50 yılda iki katına çıktığına yönelik çalışmalar var; üstelik alerjisi olan insan sayısının bilinen sayının 3-4 katı olduğu düşünülüyor.
Türkiye’de de durum farklı değil. Türkiye Ulusal Alerji ve Klinik İmmünoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Bülent Şekerel, Türkiye’de alerji görülme sıklığının son 10 yılda iki kat arttığını söylüyor.
Konu üzerine pek çok farklı araştırma yürütülüyor ve neden eskisine göre daha fazla alerji sahibi olduğumuzu anlamaya çalışıyoruz. Ancak tek bir gerekçeye işaret etmek mümkün değil. Farklı araştırmalar, alerjilerle ilgili bambaşka nedenleri ortaya çıkarıyor.
Kısaca alerjiyi anlayalım: nedir, neden olur?
Alerji aslında bağışıklık sistemimizin ‘yanlış anlaması’ diyebiliriz. Diyelim ki süte alerjiniz var. Vücudunuza süt girdiğinde, bağışıklık sisteminiz sütü zararlı bir istilacı gibi değerlendiriyor ve öyle tanımlıyor.
Ardından bu ‘istilacının’ vücuda her girişinde bağışıklık sistemi hızlı bir şekilde onu tanıyarak temelde ‘vücuttan atma çabası’ diyebileceğimiz bazı reaksiyonlara neden oluyor. Fakat kimi durumlarda bu reaksiyonların yanında alerjik şok olarak bilinen anafilaksi yaşanabiliyor.
Anafilaksi anında bağışıklık sistemi aniden salgıladığı kimyasallarla vücutta bir dizi değişikliğe neden oluyor. Tansiyon düşüyor, solunum yolları daralıyor ve aynı zamanda ciltte şişme, kızarıklık gibi reaksiyonlar ortaya çıkıyor. Nefes almak güçleşiyor, vücutta oksijen dolaşımı zorlaşıyor. Oldukça tehlikeli olan bu durum, ölümle sonuçlanabiliyor…
Alerjen bir besini tüketen kişilerde daha yaygın olarak ciltte kızarıklık, şişlik, nefes alamama, hapşırma, burunda akıntı, ishal, bulantı, kusma, midede şişkinlik, hazımsızlık, gözlerde sulanma, ciltte egzama, kurdeşen, astım gibi etkiler görülüyor.
Bu etkiler alerjenin vücuda giriş yoluna göre şekillenebiliyor. Besin alerjileri daha yoğun mide ve bağırsak sorunlarına yol açarken polen alerjisi gibi alerjiler burun, göz ve boğazda daha etkili oluyor.
En çok neye alerjimiz var?
Dünya genelinde en yaygın besin alerjileri şu şekilde;
- İnek sütü
- Yumurta
- Balık
- Yer fıstığı
- Kuruyemişler (fındık, ceviz, antep fıstığı, vb)
- Kabuklu deniz ürünleri
- Soya
- Buğday
- Bakliyatlar
- Susam
Esas sorumuza nihayet geldik: alerji neden artıyor?
Eldeki verilerle sürekli artışı tespit eden araştırmacılar da bu soruyu sorup bolca cevap aramışlar tabii ki. Ne yazık ki ”sebebi %100 budur” diyebileceğimiz tek bir cevap yok.
Fakat araştırmalardan elde edilen sonuçlar bazı genel bilgilere ulaşmamızı sağlıyor. University College London’dan tıbbi mikrobiyoloji profesörü Graham Rook, gıda alerjisinin gerçekten de ‘tartışmasız bir şekilde’ arttığını; nedenlerinden birinin ise yeni yaşam tarzımız olduğunu söylüyor. Şehirli modern insan, daha fazla alerjiye sahip…
Şöyle ki, Rook’a göre eskisi gibi doğa ile iç içe olmayan insanlar olarak mikrobiyotamız değişiyor. Bu da vücudumuzun daha az mikroorganizmayla tanışabildiği, doğada olsa tanıyıp refleks geliştirebileceği pek çok mikroorganizmayı ise hiç tanımadığı anlamına geliyor.
Mikrobiyota ile alerji arasındaki bağlantıya dair bu durum bazı verilerle de destekleniyor. Örneğin sezeryan doğum ile dünyaya gelen bebeklerde alerji normal doğumla dünyaya gelen bebeklerden daha sık görülüyor. Bu durumun ise bebeğin doğum kanalından çıkarken vücuduna alacağı bazı yararlı bakterilerle sezeryan sebebiyle hiç tanışmamış olmasına bağlanabileceği düşünülüyor.
Aynı şekilde antibiyotik kullanım miktarıyla alerji görülme oranları arasındaki bir bağlantı da aynı duruma işaret ediyor. Daha çok antibiyotik kullanan çocuklarda alerji oranları daha yüksek çıkıyor. Antibiyotik kullanımın bağırsaklardaki bakteri florasına zarar vererek yararlı bakterileri ortadan kaldırıyor. Zaten bu gibi sebeplerle bilinçsiz antibiyotik kullanılmaması gerektiği sık sık söyleniyor…
Bir diğer gerekçe olarak ise D vitamini üzerinde duruluyor. Giderek daha az dış mekanda zaman geçiren ve D vitaminini daha az almaya başlayan modern insanın bağışıklık sisteminin bundan etkilenip alerjenlere daha açık hale gelmiş olabileceği görüşünü destekleyen bazı araştırmalar var.
Ancak bu konuda da tek bir noktada fikir birliğine varılmış değil. Çünkü kimi araştırmalar ise doğum sonrası D vitamini oranının daha yüksek olduğu bebeklerde alerji oranlarının da arttığını gösteriyor. Uzmanlar, D vitamininin azının da fazlasının da alerji ile bağlantılı olabileceğini söylüyor.
Bilim insanları, ölümcül sonuçları dahi olabilen alerjilerin daha iyi anlaşılması gerektiğine dikkat çekiyor. Nedenlerine yönelik araştırmaların ise devam edeceği vurgulanıyor.
- Kaynaklar: Türkiye Alerji ve Klinik İmmünoloji Derneği, American Academy of Otolaryngic Allergy/Dr. Robert H. Oliver, Johns Hopkins Medicine, National Health Service UK, Scientific American, The Epidemiology of Food Allergy in the Global Context, Global Trends in Anaphylaxis Epidemiology and Clinical Implications, Natasha Allergy Research Foundation, BBC Future